Van’da insan hakları kuruluşları tarafından düzenlenen İnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamında, Van Barosu Konferans Salonu’nda “Herkes İçin İnsan Hakları” konulu panel düzenlendi.
Panele Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Neslihan Şedal, DEM Parti Van Milletvekili Mahmut Dindar, DEM Parti VE DBP Van İl Eşbaşkanları, ilçe belediye eşbaşkanları, Van’daki kurum kuruluş temsilcileri ve çok sayıda yurttaş katıldı.
Moderatörlüğünü İnsan Hakları Derneği Van Şube Eşbaşkanı Av. Mehmet Salih Coşkun’un yaptığı panele Batman Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gülistan Sönük, İnsan Hakları Aktivisti ve DEM Parti Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ile Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Abdullah Zeydan panelist olarak katıldı.
Moderatör Coşkun’un açılış konuşmasının ardından kayyım politikaları ile alakalı konuşan Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Abdullah Zeydan, kayyım rejiminin asıl amacının Kürt halkını inkâr olduğunu ifade etti. Kürt halkının yüzyıllar boyunca baskı ve zulümlere maruz kaldığını ifade eden Eşbaşkan Zeydan, “Kayyım Cumhuriyet’in kuruluşundan buna yana tarihsel bir süreçtir. Tarihi akış içerisinde Kürtlerin, Türkçülükle asimile ve inkar edilmeye çalışıldı.
Kayyımın temeli Cumhuriyet’in bu anlayışından geliyor. 1923’te Cumhuriyet’in kurulmasıyla 1924 Anayasası yapıldı. İnkar siyaseti derinleşti. Yüzyıllık olağanüstü sıkıyönetim anlayışı var. Bu anlayışın altında ise Kürtlerini kendi kültürünü dilini yaşatabilme ve seçme seçilme hazmedeme durumu yatıyor. Türkiye’de yüzyıl içerisinde iktidara gelen herkesin temel amacı, Kürt halkının iradesine ve varlığına karşı ret, inkar ve asimilasyon politikası yürütmek oldu. Bunlar darbelerle başladı, seçilmişlerin tutuklanması, kaçırılması ve kayyım atamaları gibi birçok farklı tutumla sürüyor” dedi.
‘Gaspedilen belediyeler halka teslim edilmeli’
Kayyım politikasının gelişen demokratik çoğulcu, şeffaf, ekolojik, kadın özgürlükçü yerel yönetimlerde savunulan fikriyatın yaşamsallaştırılmasına yönelik bir saldırı olduğunu dile getiren Zeydan, şöyle devam etti: “Kayyım halkın, iradesine, varlığına, inancına ve değerlerine karşı bir darbedir. Kayyım atamaları yapılırken ise kentin tüm kaynaklarını yandaşlarına peşkeş çekme anlayışı da ortaya çıktı. Gaspla, sopayla halkın kendi kendisini yönetme hakkı elinden alınması ortaya çıkan bir sömürgeci anlayış ve hukuku olduğunu gösteriyor. İktidarın, yüzyıllık asimilasyon, ret ve inkar anlayışından, vazgeçip, tecridi sonlandırıp, diyalog ve çözüm sürecine biran önce başlanması, gasp edilen belediyeleri halk iradesine geri teslim edilmesi gerekiyor.”
‘Kadın ve gençlerin önünün açılması rahatsız etti’
Ardından söz alan Batman Belediyesi Eşbaşkanı Gülistan Sönük ise Batman’da yaşanan kayyım gaspı öncesi ve sonrasını anlattı. Hizmet süresi boyunca Batman’da yürütülen çalışmaları anlatan Eşbaşkan Sönük, Batman halkına verilen hizmete gölge düşürülmek istendiğini vurgulayarak, “Kayyım atamalarının bugün sürmesinin başlıca nedeni tecrit politikalardır. İktidarlarını çöküşünü fark eden yöneticiler her zora düştüklerine Kürt halkına ve değerlerine saldırılar düzenliyor.
Kürt halkına yönelik yapılan kayyım atamaları ve tecrit politikaları bu saldırıların en bariz örneğidir. İktidar, partimizin halkçı belediyecilik anlayışını kendisine bir tehlike olarak görüyor. İktidar halkın sorunlarının mahallede kurulan mahalle meclisleri, kent konseyleriyle çözüme kavuşması, halkın demokratikleşmesi, kadın ve gençlerin siyasette önlerinin açılması ve feodal zihniyetin bitişe gitmesi rahatsızlık yarattı. Her yerde Kürt kültürü, dili, tarihi, sanatına yönelik partimiz tarafından yerel yönetimlerle halkın hafızasının yenilenmesine karşı bir saldırıdır” şeklinde konuştu.
Kayyım atamalarıyla, DEM Partili belediyeler öncülüğünde açılan kadın kurumlarının kapatıldığına dikkat çeken Gülistan Sönük, şöyle devam etti: “2016’dan bu yana 3’üncü kayyım atamalarıyla uyuşturucu yaşı 10’un altına düştü. Kürt gençlerinin ve çocuklarının bu tür yollara girişerek toplumdan uzak tutmak istiyorlar. Tüm bu sorunlar her nedense kayyım atamaları ve yönetim anlayışıyla yoğunlaştı. Gençleri ve kadınları kendi sorunlarıyla boğulup çözümsüz kalmalarına yol açtılar. Kayyım atamaları süresi boyunca Kürt sanatı ve kültürü yasaklanıp, Kürdistan kültürüne ve sanatına aykırı bir anlayış inşa etmeye çalıştılar.”
‘Kürt sorunu sadece Kürtlerin meselesi değil’
Son olarak konuşan İnsan Hakları Aktivisti ve Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ise Kürt sorunun demokratik çözümü ve kayyım gasplarıyla alakalı bilgi verdi.
Kürt meselesinin çözümünün mutlak suretle olması gerektiğini ve sorunun sadece konuşarak belli alanlarda mücadele edilerek çözülmeyeceğini söyleyen Gergerlioğlu, şöyle konuştu: “Kürt sorunu bu topraklarda çözümsüz kalmayacak. Bu sorunun en ağır bedelini yine yıllardır, Kürtler biliyor. Kürt sorunu sadece Kürt halkının meselesi değil, kendisine insanım diyen herkesin sorunudur ve hep beraber, Kürtlerin ne yaşadığını hissederek ve anlayarak, empati kurarak çözmemiz lazım.
Bir insanın anadilinin konuşmasının engellenmesi kabul edilir bir şey değil. Türkiye de yıllarca bu yapıldı ve halen de devam ediyor. Memleketin bölüneceği kaygısıyla Kürtlerin konuşulması hep engellendi. Bir Kürt, anadilini konuşunca sesi kesiliyor. Bu duruma, Kürtlerden daha çok Türklerin konuşup ses çıkarması gerekiyor. Meclis’te Kürtçe konuşan Türk’ün, bir Kürt tarafından sesi kesilmesi, bu ülkede ağır bir Kürt sorunun olduğu göstergesidir. Müstehcen bir şey mi söyleniyor da, Allah’ın yarattığı bir dil bip’leniyor. Kürt sorunun, haklarını konuşmak için illa Kürt olmaya gerek yok, insan olmak şarttır.
Ezilmiş, itilmiş, zulme uğramış, bir hak istediğinde silah çekilmiş bir Kürt’e tek mi kalmış bu sorunu konuşmak? Kürt sorunun başlıca ve en ağır sorunu dilinin yasaklanmasıdır. Yıllardır bu meselenin nasıl çözüleceğini söylüyoruz. Bunun çözümü, Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, Anayasa’nın 66’ncı Maddesi’nin değişmesi ve anadilde eğitimin sağlanmasıyla bu sorun çözüme kavuşacaktır. Kürtçe resmi ikinci bir dil olabilir. Madde 66 gibi ayrılıkçı bir maddenin değişmesi gerekiyor. Demokratikleşme istiyoruz. Bunlar ağır talepler değil. Yanlışınızın farkına varıp Kürtlerden özür dileyip ‘Gelin hep beraber çoğulcu demokratik bir anayasa inşa edelim.’ demek yerine kayyım atıyorlar. Devlet hatasını telafi edeceğine, yanlış üzerine yanlış yapıyor. Gelin hep beraber ortak, eşit yurttaşlığı esas alan demokratik ve çoğulcu bir yaşamı inşa edelim.”